Mourning the future, approaching vulnerability as a physical/virtual and personal/social factor
A conversation with Marina Papazyan
border_less
2 min. read / scroll down for text in Turkish
At IKSV’s Istanbul Biennial Production and Research Program your research presentation was based on an hospital in Iran, if I remember correctly. It was about a quarantine and your focus was on a found video from the past. Could you elaborate on your presentation for us please?
In these months last year, I was thinking about futurity and vulnerability. Mourning the future, approaching vulnerability as a physical/virtual and personal/social factor. Then I came across Forough Farrokhzad's "The House Is Black", a 1962 documentary film looking into the leper colony in Tabriz. The houses, streets, schools, nursing homes of this colony; people in different stages of the illness living together, children born and raised here. Leprosy is expected to bear the burden of heavy metaphors—curse, anguish, isolation. People of The House Is Black are also exposed to a gaze of this sort. But what about life after isolation? I was trying to write on how to share the illness, contagiousness and futurity; on living with one another, skin and permeability. Now it feels very uncanny to read this text, as if it's losing its metaphorical character.
"Bacteria found their way to my skin because they needed me. Now that they want to be with you too, physical touch and proximity become vessels for contamination. (...) Useful terminology, urgent diagnosis. Dear Field Work, can I extend the leper as a category? An imagined leper colony of mutual grievability and sound contamination. Shared bacterial compositions can do wonders for communality." (Dear Inflamed Follicle, There Is a Commemoration in My Skin—2019)
How is your life in quarantine? What are you thinking the most lately? Could you recommend a reading for us?
I work from home, and in the remaining time I can't manage to go to my studio or write as I did before. I feel like I have to rethink everything; the language, forms, materials, space(s) and temporalities I used before the pandemic. Especially my priorities regarding literature and poetry. For example, should I reserve the space for metaphors and 'subtlety' for anger and urgency? Do we even have time for comparisons? Who should we help raise the voice of, or how much should we inhabit the past, the present and the future?Since I haven't been able to focus on anything lengthy for a while, I took refuge in the publications and channels that (I think) were able to respond to the urgency of the situation and/or I always followed: Arts of the Working Class, David Harvey's Anti-Capitalist Chronicles, Philosophy Tube and ContraPoints to name a few.
Do you have a current project/series that you work on?
There is an artist who's broken his ties with words as much as possible, and whose audio-poems I love: Henri Chopin. For a while I've been trying to understand Chopin's approach to poetry, and the strategies he uses to record and listen to the body. There are two particular words stuck in my mind in regards to the relationship between sound and matter: feral and brittle. Before self-isolation, I was experimenting with speakers and brittle materials. The 'feral' side is embodied by sound, growling, roaring, murmuring, no clear words or meaning. At this stage, I use thin 'brittle' pieces of clay to cover the bare speakers. There isn't really an antagonism between the feral and the brittle. I want to be able to set up a system that is capable of producing sound, of listening to itself, all the while vibrating, brittling and breaking down.
Geleceğin yasını tutmak ve incinebilirliğe fiziksel/sanal, kişisel/toplumsal bir etken olarak yaklaşmak
Marina Papazyan ile sohbet
border_less
2 dakika okuma süresinde
IKSV İstanbul Bienali Çalışma ve Araştırma Programı'ndaki sunumunu anımsamaya çalışıyorum, İran'da bir hastane üzerineydi yanlış hatırlamıyorsam. Bir Karantinaydı ve senin yaklaşımın, eski bir video üzerine düşünmen etkileyiciydi. Sunum hakkında konuşmak ister misin?
Geçen yıl bu aylarda geleceksizlik ve incinebilirlik üzerine düşünüyordum. Geleceğin yasını tutmak ve incinebilirliğe fiziksel/sanal, kişisel/toplumsal bir etken olarak yaklaşmak. Derken, Füruğ Ferruhzad'ın "Ev Karadır"ıyla karşılaştım. Ev Karadır, 1962 yılında Tebriz'deki cüzzam kolonisine bakan bir belgesel film. Bu koloninin evleri, sokakları, okulları, bakımevleri; hastalığın farklı evrelerinde beraber yaşayan insanlar, bu kolonide doğup yetişen çocuklar. Cüzzamın; lanet, ızdırap, tecrit gibi ağır kavramların yükünü çekmesi beklenir, Ev Karadır'ın insanları da böyle bir göze maruz kalıyorlar başta. Peki tecritten sonra yaşam? Hastalığın, bulaşıcılığın ve geleceksizliğin nasıl paylaşılacağına; biraradalığa, ciltlere ve geçirgenliğe dair bir şeyler yazmaya çalışıyordum. Şimdiyse bu metni okumak bana çok tekinsiz geliyor, gittikçe mecazi niteliğini kaybediyor sanki.
"Bakteriler cildimin yolunu buldular çünkü bana ihtiyaçları vardı. Şimdi seninle beraber olmak istediklerine göre, fiziksel temas ve yakınlık bulaşıcılık kanalları haline geliyor. (...) Faydalı terminoloji, acil tanı. Sevgili Saha Çalışması, 'cüzzamlı' kategorisini genişletebilir miyim? Birbirinin yasını tutmak ve güvenilir bulaşıcılık üzerine kurulmuş hayali bir cüzzam kolonisi. Paylaşılan bakteriler, ortak yaşama geçişte harikalar yaratabilir." (Sevgili İltihaplı Folikül, Derimde Anma Var—2019)
Kendi karantinanı nasıl geçiriyorsun, zorlanıyor musun neler düşünüyorsun, bir okuma önerir misin?
Evden çalışıyorum; kalan zamanda ise eskiden yaptığım gibi atölyeye gitmeyi ya da yazmayı beceremiyorum artık. Pandemi öncesinde kullandığım dil, biçim, malzeme, mekan ve zamansallıkların hepsini tekrardan düşünmem gerektiğini hissediyorum. Özellikle de edebiyat ve şiire dair önceliklerimi. Mesela, kullandığım mecazi dilin ve 'inceliğin' yerini öfke ve aciliyete mi ayırmam lazım? Teşbih yapacak vaktimiz var mı? Kimlerin sesinin yükselmesine yardımcı olmalı, ne kadar geçmişte, şimdide, gelecekte kalmalı?
Bir süredir odaklanamadığım için uzun soluklu bir şey okuyamıyorum. Sürecin aciliyetine cevap verebildiğini düşündüğüm ve(ya) her daim takip ettiğim yayın ve kanallara sığındım, Arts of the Working Class, David Harvey's Anti-Capitalist Chronicles, Philosophy Tube ve ContraPoints bunlardan bazıları.
Şu sıralar üzerinde çalıştığın bir iş / bir seri var mı?
Sözle mümkün mertebe bağını koparmış, ses-şiirlerine bayıldığım bir sanatçı var, Henri Chopin. Bir süredir Chopin'in şiire yaklaşımını, bedeni dinle(t)mek için kullandığı stratejileri anlamaya çalışıyorum. Ses ve madde ilişkisine dair iki kelime var aklımda: Yabani (feral) ve kırılgan (brittle). Eve kapanmadan önce hoparlörler ve kırılgan malzemelerle denemeler yapıyordum. Burda 'yabani' tarafı ses teşkil ediyor, belirgin söz ve anlamlardan uzak hırlamalar, kükremeler, mırıldanmalar. Kırılganlığı da şu aşamada kilden yapılmış, çıplak hoparlörlerin üzerini kaplayan ince parçalar karşılıyor. Burda yabani ve kırılgan arasında bir karşıtlık yok aslında. Zamanla kendi kendine ses çıkaran, kendini dinleyen, titreşen, kırılan, parçalanan bir sistem kurabilmek istiyorum.