It is not a boat, it is just a mountain… In the end who cares?
A conversation with Marina Perez Simão
border_less
2 min. read / scroll down for text in Turkish
First, I would like to learn your atelier practice, what kind of production system do you have? Do you have your house and atelier at the same place or are they two separate places? If so I'd like to hear your preference. Let's talk about your relationship with studio as an artist who paints.
Yes, I have a studio at my house. It is in a separate room, but depending on the amount of work I have, the paintings begin to take all the other rooms in the house.
There are times in my life when I have a studio in a different address. I like that too because it feels more like work to go out somewhere to get things done, but I also dislike it for the same reason.
I often resolve a painting, let’s say a compositional “problem" while doing something else. I work a lot in more than one painting at the same time.
Maybe a color that happens in the next painting will help me in this one. Maybe the fact that I have this image next to that one will make me create a new form inside it in order to rhyme them. This is more or less how I work.
The good and the bad side of having the studio in my house is having those moments when I am going to bed but before I have one last look at the studio and end up stand there for hours. Or when there’s something off in a painting but I’m not sure what. So, while having dinner or doing something completely unrelated around the house I look at it again and again without really thinking and suddenly becomes clear what it is to resolve.
You are interested in literature, and in your works, we see more abstract scenes. Can you explain what kind of a correlation you build between art and literature?
I am interested in literature a lot. For instance, I love when in poetry, sometimes there is a description of a scenario, or an object, and they can disappear on the background to give space to something else, a feeling, cadence, rhythm, inflection, so all these things taking us elsewhere, talking about the abstract, the invisible things. So, I’m constantly thinking about this hidden music in painting trying to grasp it. I often think of my paintings as diagrams of these attempts, over and over.
More so I am interested in rhythm and composition. I feel that there is a sort of narrative in my paintings. Passing from one element to the next is very important to me, the fluidity and ambivalence. At least I try to provide some elements in order for whoever sees them can create something out of them as well. My own experience while looking at other artists’ paintings, or at art in general is that they can be vessels to my own desires, or things I wasn’t aware of.
I see that many of your works that I encounter are untitled; is there any specific reason to avoid titling your works since you are an artist interested in literature?
Yes, and maybe that is one the reasons I am not a writer, but a painter instead. I like to leave it open to the person to create his own story.
In literature, you give the words so the person creates the images. In art, we give the image and the person come up with the words.
I often see titles that create more of a disservice than a favor to the work since it limits the interpretation of it, just by being redundant or gratuitous, instead of guiding one eyes… I don’t like the title limitation especially being an artist who works in between figuration and abstraction.
Throughout my practice, I’ve heard the most unrelated perceptions from different people regarding my paintings. So, who am I to tell someone that is not a volcano, not a flower, no that is not an explosion, it is just random rocks on the ground? It is not a boat, it is just a mountain… In the end who cares. As long as the image has a potential for construction inside somebody’s head…Especially when I am trying to create all sorts of ambivalence on the painting regarding what comes in the forefront and what is on the back ground, what is inside and what its outside, is this a landscape is this an object.
I often misunderstand music lyrics singing a verse wrong until somebody come and say, no that is not what she is saying. A lot in art come from “misunderstandings”. Which are actually different understandings, so I prefer to give this liberty.
Nowadays world's agenda is keeping us in quarantine in our own fields, how do you go through this process? Can you share your thoughts on the process and post-process predictions? Do you see light at the end of the tunnel?
These viruses seem to come and go from time to time. In the history of humankind, we have seen more than a few. I keep wondering how bad it could get if we had a terrible virus at the same time of an acute climate crisis, when a lot of people around the world couldn’t have access to clean water for example. Oh, wait..
It is scary to see one of those moments with your own eyes.
I see a lot of artists saying that for us hasn’t changed much since we all work in seclusion anyway, but is not the same. I feel everybody is very anxious and feeling vulnerable. I hope that we’ll manage to get out of this terrible moment hopefully more generous to each other and to the planet we live in.
Bir tekne değil, bir dağ… Kimin umrunda?
Marina Perez Simão ile sohbet
border_less
2 dakika okuma süresinde
Öncelikle atölyende nasıl bir çalışma ortamın olduğunu merak ediyoruz, nasıl işler üretiyorsun? Atölyen ve evin farklı mekanlarda mı, yoksa bir arada mı? Resim yapan bir sanatçı olarak atölyenle ilişkin hakkında konuşalım.
Ev ve atölyem bir arada. Çalışmak için evimin farklı bir odasını kullanıyorum, ama ürettiğim işlerin miktarına göre atölyem tüm evimi de işgal edebiliyor.
Evimin ve atölyemin farklı mekanlarda olduğu zamanlar da oldu. Öyle olmasını da seviyorum; işe gidiyor gibi evden çıkıp, kafamdakileri halledip eve geri dönmek bazen iyi geliyor, fakat yine aynı sebepten tercih de etmiyorum.
Genelde bir resmi, buna kompozisyon “problemi” diyelim, başka bir işle uğraşırken çözümleyebiliyorum. Aynı anda birden fazla resim üzerinde çalışıyorum.
Atölyemin evimde olmasının iyi ve aynı zamanda kötü taraflarından biri de tam uyumak için yatağa geçerken atölyeye son kez bakıp, sonra orada ayakta saatler geçirmek. Ya da resimde tam olarak ne olduğuna emin olmadığım bir tuhaflık olduğunda, evin içinde farklı şeyler yaparken tekrar tekrar dönüp resme bakıp, problemi çözümleyebiliyorum.
Edebiyata ilgin var ve işlerinde daha çok kavramsal sahnelere rastlıyoruz. Bize görsel sanat ve edebiyat arasında nasıl bir ilişki kurduğundan bahsedebilir misin?
Edebiyatla çok ilgiliyim. Bir şiirde bir durumun ya da bir objenin betimlenişinin belli bir duyguya, âhenk ya da ritme dönüşüp bizi farklı yerlere götürme hissini çok seviyorum. Resimlerimde sürekli bu saklı müzik ve ritmi arıyorum. Hatta ürettiğim işleri bu arayışın temsili olarak görüyorum.
Ritim ve kompozisyonla ilgileniyorum. Resimlerimde hikâye edilen bir durum olduğunu hissediyorum. Bir öğeden diğerine geçişler; bu geçişlerin akışkanlığı ve karşıtlığı benim için çok önemli. Resimlerimde herkesin kendine göre anlamlar çıkaracağı öğeler kullanmaya çalışıyorum. Sanatın benim arzularıma, farkında olmadığım duygularımı keşfetmeme aracı olması gerektiğini düşünuyorum; benim sanata genel bakış açım bu yönde.
Karşılaştığım işlerinin çoğunun ismi yok; edebiyatla bu kadar ilgilenen bir sanatçı olarak işlerine isim vermemenin belli bir sebebi var mı?
Evet, yazar yerine ressam olmam bu sebeplerden biri sanırım. Hikayenin ucunu açık bırakıp, izleyicinin kendi hikayesini yaratmasını istiyorum.
Edebiyatta kelimeler okuyucunun kafasında bir görselin şekillenmesi için kullanılıyor. Görsel sanatta, biz bir imaj yaratıyoruz ve bakan kişinin kelimeler yaratmasını istiyoruz.
Ben işlere isim koymanın izleyicinin yorumunu kısıtladığını, gözü yönlendirmek yerine gereksiz bir bilgi sağladığını düşünüyorum. Figür ve kavramsal çizgide çalışan bir sanatçı olarak işlere isim vererek kısıtlamayı sevmiyorum.
Üretimim boyunca, resimlerimle ilgili farklı insanlardan çok alakasız yorumlar aldım. Ben kim oluyorum da insanlara resmimde yer alan figürün bir yanardağ, bir çiçek ya da bir patlama olmadığını sadece yerdeki kayalar olduğunu söylüyorum? Bir tekne değil, bir dağ… Kimin umrunda? Bir imajın insanın zihninde yorumlanacak potansiyelde olması yeterli. Ben işlerımde tüm karşıtlıkları kullanmaya çalışıyorum; neyin önde ya da arkada durduğu, neyin içerde ya da dışarda olduğu, bir figür mü yoksa peyzaj resmi mi.
Genelde şarkı sözlerini yanlış anlarım ve biri gelip beni düzeltene kadar yanlış söylerim. Ben sanatta birçok şeyin bu “yanlış anlaşılma”lardan ortaya çıktığına inanıyorum. Bunlar aslında farklı yorumlamalar, ben bu özgürlüğü izleyiciye tanımayı seviyorum.
Bugünlerde dünyanın gündemi bizi kendi alanlarımızda karantinada tutuyor, bu süreci nasıl geçiriyorsun? Bu süreç ve sonrasıyla ilgili düşüncelerini ve ön görülerini bizimle payaşabilir misin? Tünelin sonunda ışık görebiliyor musun?
Benzer virüsler geçmişte de belirip yok oldu. İnsanlık tarihinde bu çeşit virüsleri birden çok kez gördük. Sürekli olarak bu hastalıkla birlikte iklim krizi ve susuzluğu aynı anda yaşamanın ne kadar korkunç olabileceğini düşünüyorum. Bu anı kendi gözümüzle görecek olma ihtimalı çok korkutucu.
Bir çok sanatçı arkadaşım zaten inzivada yaşadıkları için bu dönemin fazla bir şey değiştirmediği fikrinde ancak ben öyle düşünmüyorum. Ben herkesin endişeli ve hassas bir dönemden geçtiği fikrindeyim. Umuyorum bu süreçten birbirimize ve yaşadığımız gezegene daha cömert davranmayı öğrenerek çıkarız.